Elişi Atölyesi 1956
- rizakati

- 20 Şub 2022
- 2 dakikada okunur

Ortaokul 1. 2. ve 3. sınıflarda elişi dersinde, Resim hocası Enver (Uzan) beyin gözetiminde zemin kattaki atölyede çalışırdık. Galiba beş çalışma masası vardı. Marangozluk, ciltçilik, çömlekçilik ve isimlerini hatırlamadığım iki masa daha... Onların birinde, yağlı kağıt ve tel çemberle bir masa üstü abajur çalışması yapmıştım ama masanın ismi aklımdan çıkmış.

Yaz tatillerinde marangoz olan babama yardım ettiğim için ağaç işlerinde daha başarılıydım. Kesme, oyma işlerine elim yatkındı; evde de her türlü marangoz aleti vardı. Okuldaki dört saatlik (ders) atölye dışında evde de çalışarak güzel bir yelkenli sandal yapmıştım. Sandalı bitirmiştim ki o kış büyük bir sel geldi. Uluırmak taştı; Pamucak mahallesinin sular altında kaldığını duyuyorduk. Biz Paşacık mahallesindeydik; bir akşam yemek esnasında "sel suları mahallemize kadar gelirse, ne yaparız, nasıl kurtuluruz?" diye aile arasında konuşurken babam “senin yaptığın kayığa biner kurtuluruz” diye bir espri patlatmıştı.
Elişi derslerinden benim en büyük kazancım, cilt işini öğrenmek oldu. Cilt masasında çalışırken, alt kısmı yeterli büyüklükte bir tabla ile, üstte gergi ipi (kırnap) veya şeritlerin gerildiği bir çerçeveden ibaret cilt dikiş tahtası yapmıştık. Ciltlenecek

kitabın formalarını bu ahşap alet üzerinde tül denilen seyrek elyaflı fakat sağlam pamuklu beze dikerdik. Yapıştırıcı olarak nişastadan kendi hazırladığımız kolayı kullanırdık. Kitapların kafaya bağlandıkları yerin iki ucundaki aslında ibrişimden örülen ince şeridi yani şirazeyi biz, bir lamba fitilini uzunlamasına kesip iki ye ayırarak hazırlardık .
Çok işime yaradı bu sanat. Evlendikten sonra da çocuklara aldığım, periyodik yayınlanan Can Kardeş, Milliyet Çocuk, Tercüman Çocuk vb. dergilerin fasiküllerini de ciltleyip, dağılıp kaybolmalarını önledim.
Üçüncü sınıfın sonunda tüm derslerden bitirme sınavına tabi tutulduk; elişi dersi sınavı, tarım ve ticaretle birlikte aynı gün yapıldı. Diğer derslerde bana yöneltilen soruları anımsamıyorum. Ama Enver Bey’in sorduğu elişi sorusunu hiç unutmadım: “Çapraz ve Raspa nedir? Ne işe yarar?” demişti. Bilemedim tabii ki. Elişi derslerinde mutlaka isimleri geçmiştir. Ama unutmuşum. Hoca bir şey demedi ve de sanırım zor bir soru sormuş olduğunu içten içe kendisi de teslim ederek, bilememiş olmamı normal karşıladı.
Enver (Uzan) Bey okulun en kıdemli öğretmenlerindendi. Ortaokul birinci sınıftan (resim ve elişi dersi) Lise son sınıfa (resim ve sanat tarihi) kadar okulun tek resim hocasıydı. Başladığımda orda bulduğum ve ayrılana kadar da altı yıl aynı havayı soluduğumuz iki hoca daha var. Müdür muavinleri Nail Akbulut ve Muammer Güngörmüş. Onlardan sonra, orta ikinci sınıftayken gelip, ben liseden ayrıldığımda hâlâ orda olan Olcay Özcan dışında benim dönemimde uzun süre Aksaray'da kalan hoca bilmiyorum. Hocalarımdan sağ olanlara sıhhat ve afiyet, vefat etmiş olanlara rahmet ve mağfiret dileniyorum.







Yorumlar