Dağarcık - Mart 2012 (2. baskı)
- rizakati
- 24 Nis 2021
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 26 May 2021
Zamanımızın Paradoksu IV -
DAHA ÇOK PLAN YAPIYORUZ AMA DAHA AZ SONUCA VARIYORUZ

Grammy ödüllü ABD'li oyuncu ve yazar George Carlin, Tarih içinde zamanımızın paradoksunu sıralamaya devam ediyor:
Havayı temizledik, ama ruhumuzu kirlettik.
Atoma hükmettik, ama önyargılarımıza hükmedemedik.
Daha çok yazıyoruz, ama daha az öğreniyoruz.
Daha çok plan yapıyoruz, daha az sonuca varıyoruz.
Koşuşturmayı öğrendik, ama beklemeyi öğrenemedik.
Daha fazla bilgiyi depolamak, her zamankinden daha çok kopya çıkarmak için daha çok bilgisayarlar yapıyoruz, ama git gide daha az iletişim kuruyoruz.
Zaman artık, hızlı hazırlanan ve yavaş sindirilen yiyeceklerin, büyük adamların ve küçük karakterlerin, yüksek kârların ve sığ ilişkilerin zamanıdır.
Günlerimiz artık, iki maaşın girdiği ama boşanmaların daha çok olduğu, evlerin daha süslü, ama yuvaların daha çok dağılmış olduğu günlerdir.
Bu günler, hızlı seyahatler, yok edilen ahlakî değerler, bir gecelik ilişkiler, obez bedenler ve neşelendirmekten sakinleştirmeye hatta öldürmeye kadar her şeyi yapabilen hapların olduğu günlerdir.
Vitrinlerde her şeyin sergilendiği, ama depolarda hiçbir şeyin olmadığı bir zamandayız.”
-oOo-
ÇORBAYI İÇEBİLMEK

Bir gün sormuşlar ermişlerden birine, “Sevginin sadece sözünü edenlerle, onu yaşayanlar arasında ne fark vardır?” “Bakın göstereyim…” demiş. Önce sevgiyi dilden gönüle indirememiş olanları çağırarak onlara bir sofra hazırlamış. Hepsi oturmuşlar iki sıra halinde sofra başına, tabaklar içinde sıcak çorbalar gelmiş. Arkasından da derviş kaşıkları denilen bir metre boyunda kaşıklar. Ermiş: “Bu kaşıklarla içeceksiniz çorbayı.” diye de bir şart koşmuş. “Peki…” demişler ve içmeye teşebbüs etmişler. Fakat o da ne? Kaşıklar uzun geldiğinden bir türlü döküp saçmadan, sapını yandaki kişinin kulağına, karşıdakinin gözüne sokmadan götüremiyorlar ağızlarına. En sonunda bakmışlar beceremiyorlar, öylece aç kalkmışlar sofradan.
Bunun üzerine ermiş “Şimdi…” demiş. “Sevgiyi gerçekten bilenleri çağıralım yemeğe.” Yüzleri aydınlık, gözleri sevgi ile gülümseyen ışıklı insanlar gelmiş oturmuş sofraya bu defa. “Buyurun” deyince, her biri uzun boylu kaşığını çorbaya daldırıp, karşısındaki arkadaşına uzatarak içirmiş. Böylece her biri diğerini doyurmuş ve şükrederek kalkmışlar sofradan.
“İşte" demiş ermiş "Kim hayat sofrasında yalnız kendini görür ve doymayı düşünürse, o aç kalacaktır. Ve kim arkadaşını düşünür de doyurursa, o da arkadaşı tarafından doyurulacaktır."
“ŞÜPHESİZ, HAYAT PAZARINDA DAİMA SEVGİYİ PAYLAŞANLAR KAZANÇTADIR.”
Comentários