Neden Simyacı
- rizakati

- 3 Nis 2021
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 5 Nis 2021

“Evet Narkissos için ağlıyorum, ama onun yakışıklı olduğunu hiç fark etmemiştim ki ben. Onun için ağlıyorum, çünkü sularıma eğildiği zaman, gözlerinin derinliklerinde kendi güzelliğimin yansımasını görebiliyordum.”
Bazı dostlar eleştiriyor. Simyacı’yı ayın kitabı seçtiğim için. Hemen herkesin bildiği, insanların yüzde doksanının zaten okumuş olduğu bir kitabı tanıtmaya kalkmanın abesle iştigal olduğunu ve vakit kaybından başka bir şey olmadığını düşündüklerini söylüyorlar. Oysa, hikâyesi merak uyandırıcı, anlatımı sürükleyici olduğu için (polisiye romanlar gibi) bir solukta okunup sonra bir kenarda unutulacak romanlardan değil ki Simyacı.
Kitap, 90 lı yıllarda çok satan roman olarak ortalığı kırıp geçirdi; edebiyat dünyası onu çok beğenen ve hiç beğenmeyenlerden oluşan iki gruba ayrıldı ve elde ettiği şöhreti hak edip etmediği konusunda ateşli tartışmalar oldu.

O dönemde ben ilgi duymamıştım nedense. Ta ki bir gazetede ondan çok kısa bir alıntı yapan yazıyı okuyuncaya dek. Alıntı, “elindeki kaşığın içindeki yağı dökmemeye dikkat etmekten, gezdiği sarayın muhteşem güzelliklerini kaçıran bir kişiden” söz ediyordu. O zaman beynimde ziller çalmaya başladı, hemen kitabı aldım ve görünce şok oldum. Ben kalın ciltli bir kitap beklerken karşıma çıkan, kitapçık diyebileceğim incecik bir risaleydi. Ama ne risaleymiş! Su içer gibi bir solukta okudum. İlk okumada sadece olaylar zincirinin sürükleyiciliği beni, çoban Santiago’nun peşinden koşturdu. Bu arada, kitapta hikâyenin ötesinde bir şeylerin varlığını da hissettim. Birkaç gün sonra bir daha okudum ve üçüncü okuyuşumda notlar almaya başladım.
O kısa notları sizinle paylaşırsam Simyacı’nın içerdiği felsefi derinliği ve ayın kitabı olarak neden onu seçmekte haklı olduğumu anlatabilirim sanırım:

1- Değersiz bir metali altına çevirme yeteneği olan simyacı örneğiyle bize anlatılmak istenen, mental gücü ve anlamını kavradığımız zaman hayatımızı daha güçlü ve güzel bir şeye çevirecek güce sahip olduğumuz fark edebiliriz.

2- Aradığımız her şey ilk başladığımız yerde olabilir; belki de zaten hep bizimle birliktedir. Ayrıca eğer iç yolculuğa başlarsak dışarıdaki yolculuk bizi bir yerlere vardırabilir.
3- Hepimizin gerçekleştirmesi gereken kişisel menkıbemiz var. Hepimiz bir amaç için bu dünyadayız. Aslında bunu hissediyoruz. Amacımızı keşfetmek için ruhsal olarak öğrenmemiz gereken dersler ve düşünceler var. Santiago, sevgilisi ve görevi arasında seçim yapmak zorunda kalmıştı.

4- Santiago hazine bulmak için yola çıkar ama kendi öz benliğini ve menkıbesini keşfeder. Varılacak yerden daha çok yolculuğun kendisidir önemli olan.
5- Hayatımızı etkileyen şey verdiğimiz kararlardır. Doğru karar vermeye çalışırken bazen depresyona ve sıkıntıya gireriz. Oysa gideceğimiz yollar zaten önceden çizilmiştir. Hayatın işaretlerini doğru okuyabilirsek ve inanırsak kararımız için her şey bize yardım edecektir.
6 – Zirveye tırmanan insanların bildiği bir hayat kuralı da şudur: Gerçek başarıyı yakalayana kadar bazen talihsizlikler yaşanır. Her şey yolunda gitmez ve pek çok aksilikler yaşanabilir. Bize hayatı ve başarıyı öğreten de bu aksilikler ve sorunlardır.

Aldığım kısa notlar bunlar. Her bir maddesi için uzun yazılar yazılabilir. Web sitemde yayınladığım dağarcık bültenlerinde de kısa başlıklar altında özlü sözler, ders veren öyküler ve öğütlerle bu notlarda sözünü ettiğim kişisel gelişim yöntemlerini vurgulamaya çalışıyorum.
İşte böyle dostlar. Notları sizlerle paylaşırken, “Simyacı’yı bir kez daha okuma zamanı gelmiş” diye düşünmeye başladım.

On yaşından beri kitapla haşır neşir (okumak anlamında) olan birisi olarak okunmasını önerebileceğim bir sürü kitap var; ama benim favorim iki kitap. Cismi küçük, cirmi büyük bu sevgililerim Simyacı ve Küçük Prens. Biri bir çobanla, diğeri bir çocukla yetişkinlere masal tadında kişisel ders veren iki küçük dev yapıt. Gelecek ay Küçük Prens’i de ayın kitabı olarak seçeceğim ve onu anlatacağım.
Sevgiyle, sağlıkla ve bilgiyle kalın!







Yorumlar