Kilit - Mustafa Necati Sepetçioğlu
- rizakati
- 6 Ağu 2021
- 4 dakikada okunur
Yaptığı, milleti ruhunu okşayacak kahramanlık destanlarıyla buluşturmaktır.

Kilit, Mustafa Necati Sepetçioğlu'nun “DÜNKÜ TÜRKİYE" (nehir roman) serisinin birinci kitabı. Onu ilk elime aldığımda sıkılmış, on sayfadan sonra okumayı bırakmıştım. Betimlemelerle süslenmiş bir tarih anlatım dili tuhaf gelmişti. Epey zaman sonra kitaptan çok söz edilmeye başlayınca tekrar sil baştan okumaya başladım. Önceki sıkılma yerini çok farklı bir zevke bıraktı. Güzel bir kurguyla en küçük ayrıntıyı bile bir sayfaya betimleyerek sığdıran yazar tarihi olayları güzel ve yüceltir bir dille anlatıyor. Kitabı bitirince Dünkü Türkiye serisinin o güne kadar çıkmış olan kitaplarını da (Anahtar-Kapı-Konak) aldım ve tabir caizse su içer gibi okudum. Çıkacak olanları da sabırsızla beklemeye başladım. Benim bir hastalığım var; bir kitabı okurken çok haz alırsam bitmesin diye dua ederim ve sayfası ne kadar çok olursa olsun, bitecek diye içim gider. Bu duyguyu ilk kez bu nehir roman serisini okurken yaşadığımı sanıyorum.
Öykü Tuğrul Bey ve Çağrı Bey yönetimindeki Selçuklu dönemi ile başlar. Alpaslan'ın henüz çocuk olduğu dönemlerde, at binmeyi, kılıç kuşanmayı, savaşın inceliklerini öğreten Sav-Tekin Bey, ona bir kilit verir ve bu kilidi açmasını ister. Kitabın adı bu kilitten gelmektedir. Kilit burada bir sembol. Alpaslan'ın akıl hocası Sarı Hoca bu kilidin nasıl açılacağını anlatırken Selçuklu obasına baskın yapılır ve Ceyhun Nehri'ne doğru kaçan oba yeni yurt aramaya başlar. Gelişen olaylar anlatılır kitapta. Selçuklu'nun bu yurt arayışı sırasında, önemli olaylardan Dandanakan savaşı gerçekleşir. Alpaslan ve arkadaşlarının önemli rol oynadığı bu savaş Selçuklu için yeni bir başlangıç olur. Kitabın sonunda kilidin neyi temsil ettiği de rahatlıkla anlaşılır.
Hayal ürünü olmayan, tarihi gerçekliklere dayanan bir eser yazılırken yazarın açılım yapması çok da mümkün olmaz. Çünkü anlatılan bir tarihi gerçeklik vardır ve gerçeklerden uzaklaşmak bu alanda çok da muteber değildir. Mustafa Necati Sepetçioğlu, ustalıklı üslubuyla destani öyküyü, tarihin alacakaranlığından tüm gerçekliğiyle günümüze taşıyarak gençlere tarihi sevdirmeyi başarmıştır. Onun yaptığı, milletin ruhunu okşayacak kahramanlık destanları ile milleti buluşturmaktır.
Bir kitap kurdunun dediği gibi, KİLİT” ile çağlamaya başlayan “DÜNKÜ TÜRKİYE'yi (nehir roman), daha iyi özümsemek ve farklı lezzetler almak için ilk kez 15 yaşından sonra ve 30 yaşını geçince de ikinci kez başta sona okunmalıdır.
***

MUSTAFA NECATİ SEPETÇİOĞLU: (1932, Zile / Tokat - 8 Temmuz 2006, İstanbul). İlk ve ortaokulu Zile’de bitirdi (1947). Kısa sürelerle Bursa Lisesi ile İstanbul Çapa Lisesi’nde okudu, İstanbul Haydarpaşa Lisesi’ni bitirdi (1950). Yükseköğrenimini İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türkoloji ve Sanat Tarihi bölümlerinde yaptı (1956). Lise öğrenciliği yıllarında, iki önemli düşünce ve edebiyat insanı olan Mahir İz ve Nihal Atsız’la tanıştı. Çalışma hayatına İstanbul Belediyesi’nde memurluk yaparak başladı. Türkiye Kızılay Derneği’nde Neşriyat Müdürlüğü (1962), İstanbul Sosyal Sigortalar Kurumu Hukuk İşleri Müdürlüğü’nde şeflik, Millî Eğitim Basımevi (1968) ve Derleme Müdürlüğü (1974) görevlerinde bulundu. “Tercüman” gazetesinin “1001 Temel Eser” yayın dizisini yönetti.
Nehir roman denilebilecek kimi romanlarında; Malazgirt Zaferinden (1071) başlayarak, Osmanlı Devleti’nin fetret (duraklama) devrine kadarki Türk tarihini konu edindi. Öteki roman ve öykülerinde genel olarak günümüz Türkiye’sinde yaşanan toplumsal değişim ve sonuçlarını ele aldı.
Sepetçioğlu, millî kaynaklara bir dönüş denemesi olarak “Yaratılış” ve “Türeyiş” destanlarını çağımızın duyarlılığı ile yeni bir üslûp içinde ele alarak yazdı. Bütün öykü, roman ve oyunlarının çıkış noktasını “çirkinlik, kötülük ve sefalet içinde bile var olan, gizlenen güzeli ve güzelliği görebilmek ve gösterebilmek olarak” açıkladı. Halk dilini, ona şiirsel bir zenginlik katarak kullandı. Öykülerinin çoğunda köy, tarla ve kır, büyük kente yerleşmiş olan köylü ve kasabalıların toprak ve doğa özlemini işledi. Birçok öyküsünde kahramanlar, uzun yıllar alıştıkları doğal ortamlarından koptukları için hayata yabancılaşır, can sıkıntısına ve bunalım içine düşerler. Kimi öykülerinde, kent ve kentin egoizmini sevgisizlik diye yorumlayan, kentten kaçmak isteyen menekşelere ve çamlara acıyan, doğadan kopmuşluk, geçmişe özlem ve sıla hasreti içinde yanıp yakılan kişileri işledi.
ESERLERİ Roman. A) Tarihî Romanlar: Tarihle ilgili romanları üç grupta toplanır. 1. Dünkü Türkiye Dizisi: a) Selçuklu üçlemesi: Kilit (1971), Anahtar (1972), Kapı (1973). b) Osmanlı üçlemesi: Konak (1973), Çatı (1974), Üçler, Yediler, Kırklar (1975). c) Şeyh Bedreddin, Timur ve Yıldırım Bayezid üçlemesi: Bu Atlı Geçide Gider (1977), Geçitteki Ülke (1978), Darağacı (1979). d) Fâtih üçlemesi: Ebem Kuşağı (1980), Sabır (1980), Gece Vaktinde Gündönümü (1980). 2. Bugünkü Türkiye Dizisi: Cevahir ile Sadık Çavuş’un Buğday Kamyonu (1977), Karanlıkta Mum Işığı (1980), Güneşin Dört Köşesi (1983). 3. Yakın Tarihle İlgili Romanlar: Ve Çanakkale üçlemesi: Geldiler, Gördüler, Döndüler (İstanbul 1989). Kıbrıs Tarihiyle İlgili Romanları. a) Uzak Kıbrıs tarihi: Sabır Ağacı (1992, sekiz cilt). b) Yakın Kıbrıs tarihi: Bir Ömür Boyu Kıbrıs (2000, iki cilt). B) Biyografik Romanlar: Kutsal Mahpus Ebu Hanife (1990), Benim Adım Yunus Emre (1998), Nurs Köyünden Dünyaya (1994, iki cilt, Velihan Bahadır adıyla), Yesili Hoca Ahmed (2002, üç cilt). Yazarın ayrıca tefrika halinde neşredilmiş haliyle kalan Çağlayanlı Vadi (Vatan, 1961), Bir Ölünün Basın Toplantısı (Haber, 1962), Kırım Kırımı (Tercüman, 6 Aralık 1985 – 28 Aralık 1985, yirmi üç yazı) adlı romanları vardır.
Hikâye: Abdürrezzak Efendi (1955), Menevşeler Ölmemeli (İstanbul 1972).
Oyun: Çardaklı Bakıcı (İstanbul 1969), Köprü (1969), Son Bloklar (1969), Büyük Otmarlar (İstanbul 1970), Her Bizans’a Bir Fatih (1972), Yunus Emre (1993). Sepetçioğlu’nun bunların dışında Ak Sinekler Sürüsü (1971), Cehennemde Gün Işığı, Çölde Bir İbrahim (1970), Mehveş Hanım (1984), Meragalı Abdülkadir (1986), Sevgisizler, Trampacılar, Umut Çeşmesi, Zehirci, Mehmet’in Beklediği adlı oyunları vardır.
Senaryo: Gümüş Gerdanlık (Kervan Film, yönetmen: Ümit Utku, 1961), İki Suyun Arasında (Diyanet İşleri Başkanlığı için 1990-1991 yıllarında on iki bölüm olarak çekilmiştir), Çanakkale İçinde Bir Dolu Testi (sekiz bölüm, TRT), Köprü (Varlık Film için senaryo haline getirilmiştir).
Araştırma-İnceleme: Yaradılış ve Türeyiş Türk Destanı (Ankara 1965; İstanbul 1969), Türk-İslam Efsaneleri (1967), Hamdullah Suphi Tanrıöver’den Seçmeler (İstanbul 1971), Türk Destanları (1972), Dede Korkut (1974), Can Ocağında Pişen Aş (1981), Sonsuza Uyanan Taşlar (1981), Bir Büyülü Dünya ki (1990).
Çocuk Kitapları: Beyaz Güvercin (1978), Kutsal Kaya (1978), Demir Dağlar Sıra Sıra (1978).
Sadece tarihi aktarmak değildi onun yapmak istediği. Bilinçli gençler yetişmesini sağlayarak bu toprakların kıymetini emin ellere teslim etmenin derdiyle yaşayan bir tarihi şahsiyetti Sepetçioğlu. Bugün onun adının anıldığı her yerde tarihi olaylar bir tarih şeridi gibi göz önünden geçiyorsa Mustafa Necati Sepetçioğlu, tarihe mâl olmuş bir unutulmaz değerdir diyebiliriz. Ruhu şâd, mekânı cennet olsun.
Comments