top of page
  • Yazarın fotoğrafırizakati

Sömürgecilik denilen canavarlık.

Edebiyat Sohbetleri:

Karanlığın Yüreği (Joseph Conrad)

Tanzer Güller anlatıyor:



"Bunları yapsın diye mi Tanrı insanı en üstün canlı olarak yarattı? (j.Conrad)”

Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar, Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var. Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar? Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar.

***

Merhaba arkadaşlar bugün medeniyet denilen tek dişi kalmış canavarı konuşacağız. Şiirin yazarını belirtmeye gerek yok. Ama ona saygı için tekrar belirtelim. Tanıtım bitince de bir Fatiha okuyalım: Mehmet Akif Ersoy. Allah rahmet eylesin! Mekânı cennet olsun! Mehmet Akif Ersoy’un İstiklal Marşında belirttiği tek dişi kalmış canavarı, medeniyeti konuşacağız. Tabii ki ben konuşmayacağım; Joseph Conrad, “Karanlığın Yüreği” adlı romanıyla konuşacak. Çevirmen: Bülent Doğan; İş bankası yayınlarında çıkan, 117 sayfalık, novella diyebileceğimiz bir kitap; Tanzimat’tan beri bizim Batı, Batı diye gözümüzde büyüttüğümüz Batı’nın ne kadar vahşi, ne kadar yamyam olduğunu gözler önüne seren bir kitap. Zaten biliyoruz. Biliyoruz ama unutmamakta da fayda var. Batı sömürgecilikten asla vazgeçmiyor. Hala Dünya'yı sömürüyor. Bizim ülkemizde de yapılan baskılar bu sömürge düzeninin bir nişanesi olarak şu anda da devam ediyor. Yani ne zaman başımızı biraz kaldırsak başımıza bir yumruk vuruyorlar: “ Yeter! Sen başını fazla uzattın. Tekrar yerine dön” diyorlar. Bu nedenle Batı’ya karşı devamlı teyakkuz halinde olmak lazım. Çünkü Batı sömürgeciliğe alışmış. Zaten Conrad da, romanın 7. sayfasında diyor ki: “Senin güçlülüğün diğerlerinin zayıflığından doğan bir tesadüftür.” Yani biz güçlü olacağız ki sömürülmeyelim. O zaman çalışacağız, çalışacağız, çalışacağız. Niçin bu şekilde girdim sohbete? Çünkü sömürgeciliğin Dünya'da hala devam ettiğini görüyoruz. Tabii ki bu sömürgecilik o Joseph Conrad’ın Kongo’da bahsettiği sömürgeciliğe benzemiyor. Bugün tamamen iktisadi bir sömürgecilik var. Her şey klavyenin ucunda, isterlerse doları 20 lira yapıyor, isterse on beş lira yapıyor. Tamamen pastadan daha fazla pay almaları için pastayı bölüşmemek için seni sömürmeye çalışıyorlar.

İşte “Karanlığın Yüreği” Belçika’nın vahşice - tabii ki diğer Avrupa ülkeleri de dâhil – sömürüsünü ortaya koyuyor. Romanımızın kahramanı Marlow bir kaptan; ticaret gemisiyle, Kongo nehrinde yol alırken oradaki vahşeti görüyor ve bunu romana yansıtıyor. İnsanların orada zincirlere vurularak, karın tokluğuna çalıştırıldığını, hatta bazen aç bırakıldığını, fildişi ticareti ve diğer kıymetli madenlerin onlara para kazandırması için köylere kontenjan verildiğini, kontenjanı tutturamadıkları takdirde çeşitli işkencelere maruz bırakıldığını belirtiyor. Genç erkekler burada çalıştırılıyor. Genç kızlar da Belçikalıların cinsel zevklerini tatmin için kullanılıyor. İkinci kahraman, bence romana adını veren (Karanlığı yüreği) Kurtz isimli karakter romanın sonlarında çıkıyor. Kendini bu Kongoluları güya vahşileri medenileştirmeye adamış, ama kendi yamyam olan korkunç bir tip. Bu roman veya novella diyebileceğimiz kitap gerçekten de bildiğimiz fakat okuduğumuzda da inanamadığımız bize Batı’nın korkunç yüzünü bir kere daha gösteriyor. Ben bu kitabı okuyunca da acaba doğru mu diye tereddüt etmiştim. Araştırdım ve doğru olduğunu anladım. Çeşitli kaynaklardan da araştırdım. Daha 1959, 60’a kadar Avrupa’da bu insanları hayvanat bahçeleri gibi bahçelerde zincirlere vurularak sergilendiklerini öğrenmiştim. Ve bu kitabı okuyunca da bunun gerçekten doğru olduğuna inandım. Paris’te, fuarda, Belçika’da en son 1959’a kadar bu insanlar ayaklarına zincir vurulmuş şekilde hayvan gibi sergileniyordu. Bu nedenle bu romanı akşam okumamanızı, gündüz okumanızı tavsiye ediyorum. Nedenine gelince çünkü oradaki sahnelerde hakikaten yüreğiniz parçalanır. Geceleri yalnızsanız eğer uykunuz kaçabilir. Ama vahşi Batı’yı, barbar Batı’yı öğrenmek için, daha doğrusu bildiklerimizi tazelemek için ve Batı’ya karşı, onun sömürgeciliğine karşı uyanık olmak için bu kitabı her Türk gencinin okuması lazım. Allah ülkemizi ve diğer mazlum ülkeleri Batı’nın şerrinden, azabından kurtarsın. Bu da nasıl olacak? Çok güçlü olacağız. Eğer biz güçlü olursak Kongoluların tabiriyle onların tanrı olmadığını, onların da yenilebileceğine inanacağız. Ve onları inşallah gerek askeri sahada, gerek ekonomik sahada yeneceğiz. Ben buna inanıyorum. Kahrolsun vahşi Batı!

32 görüntüleme0 yorum

İlgili Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page