Erken Yargının Yanlışlığı
- rizakati

- 9 Nis 2021
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 11 Nis 2021
Bir yol biterken yenisi başlar. Bir kapı kapanırken, başkası açılır. Bazen bir hedefe ulaştığınızda, daha yüksek bir hedefin hemen oracıkta olduğunu görürsünüz.

YAŞLI ADAMIN BEYAZ ATI

Köyün birinde çok yaşlı ve fakir bir adamın dillere destan bir beyaz atı varmış. Kral, bu beyaz at için adama bir servet teklif etmiş ama adam satmaya yanaşmamış. "Bir at değil o benim için, bir dost. İnsan dostunu satar mı?" dermiş hep.
Bir sabah bakmışlar ki at yok. Köylü "Biz seni akıllı bir adam bilirdik. Bu atı sana bırakmayacakları, çalacakları belliydi. Krala satsaydın, ömrünün sonuna kadar beyler gibi yaşardın. Şimdi ne paran var, ne de atın" demişler. İhtiyar, "Hüküm vermek için acele etmeyin. Sadece 'At kayıp' deyin. Çünkü gerçek bu. Ondan ötesi sizin yorumunuz ve verdiğiniz karar. Atımın kaybolması, bir talihsizlik mi, yoksa bir şans mı, bunu henüz bilmiyoruz" demiş. Köylüler ihtiyar adamla alay etmişler, kahkahalarla gülmüşler.

Aradan 15 gün geçmeden, at bir gece ansızın dönmüş. Meğer çalınmamış, dağlara gitmiş. Dönerken de, vadideki 12 vahşi atı peşine takıp getirmiş. Bunu gören köylüler özür dilemişler. "Sen haklı çıktın. Atının kaybolması bir talihsizlik değil, adeta bir devlet kuşu oldu senin için. Şimdi bir at sürün var." "Hüküm vermek için gene acele ediyorsunuz" demiş ihtiyar. “Sadece atın geri döndüğünü söyleyin. Bilinen bu. Ondan ötesinin ne getireceğini henüz bilmiyoruz. Bu daha başlangıç. Birinci cümlenin birinci kelimesini okur okumaz kitap hakkında nasıl fikir yürütebilirsiniz?" Köylüler bu defa ihtiyarla açıktan dalga geçmemişler ama içlerinden "Bu adam sahiden saf, sevinilecek bir duruma da sevinmiyor" diye geçirmişler.

Aradan bir hafta geçmeden, vahşi atları terbiye etmeye çalışan ihtiyarın tek oğlu attan düşmüş ve ayağını kırmış. Evin geçimini temin eden oğul şimdi uzun zaman yatakta kalacakmış. Köylüler gene gelmişler ihtiyara. "Bir kez daha haklı çıktın" demişler. "Bu atlar yüzünden oğlun bacağını uzun süre kullanamayacak. Oysa sana bakacak başkası da yok. Şimdi eskisinden daha fakir, daha zavallı olacaksın". İhtiyar adam, "Siz erken hüküm verme hastalığına tutulmuşsunuz" diye cevap vermiş. "O kadar acele etmeyin. Oğlum bacağını kırdı. Olay bu. Ötesi sizin değerlendirmeniz. Ama acaba ne kadar doğru? Hayat böyle küçük parçalar halinde gelir ve ondan sonra neler olacağını asla bilemezsiniz.

Birkaç hafta sonra, yaşlı adamın ülkesine düşmanlar saldırmış. Kral son bir ümitle eli silah tutan bütün gençleri askere çağırmış. Köye gelen görevliler, ihtiyarın kırık bacaklı oğlu dışında bütün gençleri askere almışlar. Köyü matem sarmış. Çünkü savaşın kazanılmasına imkân yokmuş; giden gençlerin ya öleceğini ya da esir düşüp köle diye satılacağını herkes biliyormuş. Köylüler, yine ihtiyara gelmişler. "Bir kez daha haklı olduğun ortaya çıktı" demişler. "Oğlunun bacağı kırık ama hiç değilse yanında. Oysa bizimkiler belki köye dönemeyecekler. Oğlunun bacağının kırılması, talihsizlik değil, şansmış meğer." "Siz hüküm vermeye devam edin" demiş, ihtiyar. “Oysa ne olacağını

kimseler bilemez. Bilinen bir tek gerçek var. Benim oğlum yanımda, sizinkiler askerde. Ama bunların hangisinin şans, hangisinin şanssızlık olduğunu sadece Allah biliyor. Acele hüküm vermeyin. Hayatın küçük bir kesitine bakıp tamamı hakkında hüküm vermekten kaçının. Acele hüküm aklın durması halidir. Hüküm verdiniz mi, akıl düşünmeyi, dolayısı ile gelişmeyi durdurur. Buna rağmen akıl insanı daima acele hüküm vermeye zorlar. Çünkü gelişme halinde olmak tehlikelidir ve insanı huzursuz yapar. Oysa gezi asla sona ermez. Bir yol biterken, yenisi başlar. Bir kapı kapanırken, başkası açılır. Bir hedefe ulaşırsınız ve daha yüksek bir hedefin hemen oracıkta olduğunu görürsünüz.” (Lao Tzu)








Yorumlar