Evvel Zaman İzinde - 2
- rizakati

- 18 Ağu 2022
- 5 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 22 Eyl 2022
AKSARAYLI ÜÇKARDEŞİN WHATSAPP SOHBETİNDEN NOSTALJİK ANILAR
(Rengarenk Şahsiyetler)

08.01.2019
KÜÇÜK KARDEŞ: … Gelin biz yine nostalji takılalım.
ORTANCA KARDEŞ - Aklıma, "Tebeşir geldi yavrular; çarşıda 25, bizde 15 " diye bir şey takıldı. Aslı nedir bilen var mı? Bir de kar yağınca "gününüz doğdu çocuklar" lafı kalmış aklımda...
KÜÇÜK KARDEŞ: Tebeşiri ben de hayal meyal hatırlıyorum ama kaynağını bilemem.
BÜYÜK KARDEŞ: Benim ortaokul yıllarımda Cumhuriyet İlkokulu’nun karşısında inşaat malzemesi satan Kömürcü Memet, davudi sesiyle ilan ederdi bu muştuyu; sınıflarımızda karatahtanın tebeşir ihtiyacını karşılamakla yükümlü olan biz gariban öğrencilere.
KÜÇÜK KARDEŞ: Kömürcü Memedi ben de tanırım; tam bir ticaret adamıydı.
BÜYÜK KARDEŞ: Evet, Aynen öyleydi.
ORTANCA K: Benim aklımda onu diyen Cüce Tahsin diye kalmış. Kömürcü Memet 15 kuruşla uğraşır mı imiş. Diğer cümleyi de Ümüş Aba kar yağınca sabah erkenden bize geldiğinde söylerdi gibi hatırlıyorum. Yanlış da olabilir.
BÜYÜK KARDEŞ: Cüce Tahsin, aklımda kaldığına göre seyyar tezgahında horoz şekeri, elma şekeri, macun vb. satardı. Toptan ucuz tebeşir alıp da esnafla rekabet edebilecek gücü yoktu.
ORTANCA K: Doğrudur..
BÜYÜK KARDEŞ: Kar ile ilgili sözü bilmiyorum. Şimdiki gibi olsa, okul tatil olacak diye sevinirdik. Ama o devirde kar buz demeden çarşının bulunduğu tepeyi aşıp ortaokula giderdik.
KÜÇÜK KARDEŞ: Kar ile ilgili Ümüş Nene’den duyduğum” hadi gene iyisiniz” dileğini ben de hatırlıyor gibiyim; Mehmet abi benden çok yaşayacak. Kar güzeldi; ama bir de su çekmeyecek ayakkabın, bir de gocuğun olsa. İnsan sahip olduğuyla yetinmez; ben de karşımızdaki Yağcı İsmail’in evinde otursak diye düşler kurardım. Bütün öğle sonu, ikindi üstü güneş alırdı
BÜYÜK KARDEŞ: Şimdiki çocuklarda dediklerin var ama bizlerden daha mutlu çocuklar olduklarını sanmıyorum.
KÜÇÜK KARDEŞ: Cüce Tahsin’i bana sormayın; ben onun istesem portresini çizerim. Yıllarca Piri Memet İlkokulunun önünde leblebi, çekirdek sattı; insanlar onun gibi gariban birini bile rahat bırakmazdı. Tam bir roman konusu. Okul tatil olunca ve akşamüstleri mahalleleri de dolaşırdı arabasıyla. Nostalji işte. Hayali cihan değer. Tabiri caizse " yiyip içip, krallar gibi aç geziyorduk. Yine de mutluyduk. Sahi cüce Tahsin’in o sevimli arabası ne renkti? Ve Ümüş Nene "gününüz doğdu çocuklar" derken hafifçe bir de göz kırpar mıydı?
ORTANCA KARDEŞ- Araba bana mavi gibi geliyor. Bir de o arabayı hoplaya zıplaya sürer idi gibi aklımda kalmış. Ümüş Nene’nin gözünü fark etmemişim.
KÜÇÜK KARDEŞ: Abi, sende de hafıza iyi. Tahsin arabasıyla adeta dans ederdi. Ümüş Nene'nin belirgin özelliklerinden biri gözleriyle iletişim kurma ustasıydı; bazen kısar, bazen süzer, bazen kırpardı; belerttiği zamanlar da, kaçacak yer ara kendine.
BÜYÜK KARDEŞ - Her iki konuda da en küçük bir iz kalmamış belleğimde. Sizleri böyle maziyi deşelerken görmek hayali cihan değer dedikleri şey olmalı.
ORTANCA K: Abi senin hatıralar biraz daha eskidir. Onları da biz bilmeyiz. Mesela sen Mevlüt Ağayı ve “Ne din lâ ne din?” dediğini de bilmezsin. Ama , Sohbetoğlu’nun ölüsünü kaymakamın yediğini belki bilirsin... Ben de Zeki abimden duymuştum...
BÜYÜK KARDEŞ: Sohbetoğlu’nun ismini hayal meyal hatırlıyorum.
ORTANCA K: Sohbetoğlu bizim mahallenin aşağısında (Caminin ve Sancılı Baba türbesinin karşısında) oturur bir hoca idi. Devlet hastanesinde ölü başı gasil yaparmış. Yıkadığı ölü sayısınca parayı kaymakamlıktan alırmış. Ayın birisinde kaymakam buna 3 ölü parası eksik ödemiş. Bu da kaymakamlıkta: “Kaymakam, Kaymakam! Ben ölümü yedirmem” diye bağırıyormuş...
BÜYÜK KARDEŞ: Hastanede hoca olduğunu, sen söyleyince hatırladım. Ama o olayı bilmiyorum.
ORTANCA K: Abime bir şey daha sorayım eskilerden. Sinemacılar mahallelerde nasıl duyuru yaparlardı?
KÜÇÜK KARDEŞ: Memet abi sen bi moderatör gibisin. Çok fazla açıkoturum mu izliyorsun? Biz daha Sohbetoğlu’nu tam irdelememişken sen açtın yeni bi pencere. Kısa bi Sohbetoğlu profili benim penceremden: Kendisi Taşpazar’ın sembol karakterlerinden biridir; hem çok yakından tanıyıp, hem de çözemediğim biri… İkindi üstleri evine dönerdi yere paralel bastonu arkasında, beli bükük yürürdü; fazla sırnaştığımız zaman bastonunu doğrultur, bize sallar uzaklaştırırdı. Sinemanın detayını da verebilirim ama soru Rıza abiye sorulduğu için olmaz şimdi. Ama Rıza Abi Taşpazar’ı biraz erken terk etmiş sanki gibime geliyor
ORTANCA K: Benimki de moderatörlük değil. Nostalji deyince mahalleden aklıma düşenler.
BÜYÜK KARDEŞ: Mahallelerde bir hamalın sırtında film afişi yapıştırılmış ilan tahtası, yanında, elinde megafonla bir adamın yaptığı duyuruyu siz nerden bileceksiniz ki? Benim bile hayal meyal hatırladığım çocukluğuma ait bir vakıa. "Tarzan ormanlar kralı", "Altı ölü var", "Baytekin gökler hakimi.- otuz iki kısım tekmili birden". Aklımda kalan film isimleri bunlar. Hele çığırtkan : "ALTI ÖLÜ VAAR" diye haykırdığı zamanki mahallenin kapıldığı heyecanı görmeliydiniz.
ORTANCA K: Demek ki hamal sırtındakinin son anlarına yetişmişim. Ben de hamal sırtı mı, at arabası mı diye düşünüyordum. Ben o filmleri hatırlamıyorum.
KÜÇÜK KARDEŞ: Hamal devrini biz kaçırdık; biz acizane at arabası arkasında taşınan afişlerle sinema piyasasını takip ederdik; en büyük zevkimiz de afiş tahtasına taş atıp kaçmaktı; çığırtkanlar ifrit olurdu; megafon niyetine kullandıkları da irice bir teneke huni. Çığırtkanların açılış cümlesi hep: Alo alo dikkat dikkat! Bu akşam sinemamızda... der giderdi. Film adı veremem; ama benim hatırladığım dönemde Yılmaz Güney filmleri revaçtaydı. Afişlerinde poşu giymiş kederli bir yüz ve kucağında mavzer eksik olmazdı.
Oturdum düşündüm; naçizane kendimde fotografik bir hafıza olduğuna kanaat getirdim. Siz yokken, ben varken Paşacık mahallesinde neler olup bittiğini öğrenmek isterseniz bana müracaat edin
BÜYÜK KARDEŞ: Biz mahallede yokken olup bitenleri nerden bilelim de soralım Şaban? Bildiklerini sen anlatacaksın ki öğrenelim.
ORTANCA K: Abim belki hiç bilmez. O Nuri Emmi'nin Memet Ali'yi bilir. Mevlut Ağa'yı da ben az bilirim. Senin arşivde ne var onunla ilgili?
KÜÇÜK KARDEŞ: Umumi istek o yöndeyse ben karınca kararınca bi Mevlut Ağa dosyası açarım; ama nerden başlayacağımı bilemiyorum bu hikayeye...Kendisi Ağa mağa değildir kısaca; çocuk dilimizde o “dede”dir; onun "Apsarlı Mevlit" olduğunu ben çok sonralar öğrenmişimdir. Toprak damlı hanesinde kendi “ebe” namıyla maruf (gerçek ismini hiç öğrenemedim!) karısı ve öz kızı mıdır yoksa evlatlık mı bilmem Dürdane isminde, ablam yaşlarında, bir kızla mesut, bahtiyar bir hayat sürerdi. imrenilecek bir tarzda hayata veda etti: Bir ramazan günü sen sahura kalk, oruca niyetlen, abdest alıp sabah namazına gideyim diye düşünürken evinin önünde yığılıp kal! Arada geçirdiği hengameler benim resmini çekebildiğim kadar, başka bi seansa ertelenmiştir ille de öğrenmek istiyorsanız web sayfama (!) tıklayacaksınız.
ORTANCA K: Allah razı olsun kardeşim. Tatlı dilinle gönlümüzü hoş ettin yine.
"Dobalak" diye birini hatırlıyor musun?
KÜÇÜK KARDEŞ: Allah cümlemizden razı olsun. Bizde Dobalak yok. Ekran taramasından bi sonuç çıkmadı. Hele bi anlat öğrenelim
ORTANCA K: Dobalakgil, Kürt Ummanı'nın oturduğu yerde oturur idi; satıp gittiler. Bende de fazla kayıt yok. Dürdane kız, dedenin torunu idi. İsmi çok hoşuma giderdi.
Mahalleden aklımda kalan tiplerden bazıları: Kürt Besime, Kör Muhsin, Sağır Saadet, Topal Nevse, Kara Kelle, Şişko Tahir, Altaylık, Kara Mustafa, Esenin Sultan. Daha niceleri. hey gidi günler...
KÜÇÜK KARDEŞ: Valla Memet abi, sen de de yok yok; bir tek tefçi Kör Behiye'yi unutmuşsun; kınaları, şerbetleri ne güzel şenlendirirdi. Söz müzik dünyasından açılmışken Davulcu Kazım'ı unutmak da haksızlık olur. Allah cümlesine gani rahmet eylesin! Siyah beyaz ve pastel hayatımıza renk katmış şahsiyetlerdir kendileri.
ORTANCA K: Onlar bizim mahallenin değil. Aksaray'ın meşhurları idi... Bir de kınayı, şerbeti sen nereden biliyon Şaban? Pencereden mi seyrettin?
KÜÇÜK KARDEŞ: Ben o zamanlar süt çocuğuydum annemin kucağında seyrettim. Demek ki bizim mobese o kadar erken kayda başlamış. Senin gibi karta kaçmış ergenler bittabi pencereden seyretmek zorunda kalırdı. Ama ne curcuna olurdu anlatamam; Behiye, çoğu doğaçtan döktürdüğü şarkılarla hem kendisi kendinden geçer, hem de kadınları mest ederdi.
ORTANCA K: Doğrudur. Kayıt bayağı sağlam kalmış. Kör Muhsin'in karısı Haçça da gelikçilik yapardı.
KÜÇÜK KARDEŞ: Gonyalı Gelikci Hatice kim bilmez ki onu? Nam-i diğer Gonyalaba.
Onun da kendine özgü bir söyleyiş tarzı var idi. Altaylığın evi nihayetinde onlara kalmıştı. Gonyalaba sabah, şafak vakti iner, bahçe ;görürdü. Çok cömert biriydi; yetiştirdiği sebzeleri insanlara meccanen dağıtırdı. "Namaz niyaz bilmem ama Allah sabah erken kalktığım için veriyor" derken duymuşluğum vardır.
BÜYÜK KARDEŞ: Yine fark attınız bu yaşlı ağbine. Benim birkaç sözcükle dile getirebildiğim ortak geçmişimizden harika kompozisyonlar çıkarıyorsun.
KÜÇÜK KARDEŞ: Hepsinin makamı cennet olsun!
BÜYÜK KARDEŞ: Amin. Allah korktuklarından emin kılsın, umduklarına nail etsin!
ORTANCA K. Amiiin!
(DEVAM EDECEK)







Yorumlar