Kurtlar Sofrası - Attila İlhan

Attilâ İlhan’ın en önemli romanı Kurtlar Sofrası’dır. Bizi 1960’ların Türkiye’sine götüren yazar bu romanıyla ülkenin panoramasını betimler. Türkiye’nin bir döneme damgasını vuran siyasi cinayetlerine ve toplumsal olaylarına dikkat çeken usta şair, okurlarına gerçekliğin fotoğrafını sunar. Attilâ İlhan’ın sert toplumsal eleştirilerini dile getirdiği romanında, düzensizlikleri, herkesin kendi çıkarı uğruna neleri göze aldığını çıplak biçimde anlatır; ülkenin gerçekten o dönem kurtlar sofrasına dönüştüğünü söyler.. Ekonomik buhranlar ve siyasi hesaplaşmaların yanında vuku bulan sosyal sorunlarla boğuşan Türkiye resmi çizer.

Romanın merkezinde sermaye gruplarının siyasi ve ekonomik ilişkilerini araştıran, halkın gerçeği öğrenmesi için her türlü tehdide rağmen hakikatin peşinden koşmaktan vazgeçmeyen ve aynı zamanda ülkenin içinde bulunduğu siyasi ve toplumsal çıkmazdan kurtulması için “Mustafa Kemal'in inkılap teorisi” başlıklı bir çalışma hazırlayan Kuvayı Milliyeci gazeteci Mahmut Ersoy vardır.

Mahmud ersoy, Attila İlhan'ın’ın "Sokaktaki Adam"da Kamarot Hasan'la başlatıp "Zenciler Birbirine Benzemez"de Mehmet Ali’yle sürdürdüğü mütereddit aydın tipinin son halkasıdır. Fakat o, Mehmet Ali'nin aradığı - bir bakıma gerçek hayatta toplumun da ulaşmak istediği - ulusal koşullara uygun, uluslararası koşullara ters düşmeyen bir düzenle ilgili tereddütlerini sonlandırıp bir senteze -ulusal Türk sosyalizmi- ulaşmayı başarabilmiş bir aydındır.

Attilâ İlhan’ın kusursuz dili sayesinde keyifle okunan Kurtlar Sofrası'nda, edebi metnin ötesinde toplumun içinde bulunduğu durumun bilinçli bir şekilde yansıtılması, Attila İlhan’ın karakterleri bir araya koyup birbirine bağlama sanatındaki ustalığını ortaya koyar. Çok yönlü, çok boyutlu bir nitelik taşıyan romanda, söz edilen düşünsel boyutun yanı sıra, günlük siyasi gelişmeler, İstanbul'un eğlence hayatı ile kültür ve sanat çevresi, burjuvazinin para kazanma anlayışı, Demokrat Parti/Adnan Menderes iktidarının aydınlar üzerindeki siyasi baskıları ve Mahmut'un kız arkadaşı Ümit'in değişimi / aydınlanması da ele alınmıştır

ATİLLA İLHAN (1925 İzmir - 2005 İstanbul)

İzmir'de Karşıyaka Cumhuriyet İlkokulu ve Karşıyaka Ortaokulu'nu bitirdi. Atatürk Lisesi'ndeki öğrenciliği sırasında Türk Ceza Kanunu'nun 141. maddesine aykırı davrandığı gerekçesiyle tutuklandı ve okuldan uzaklaştırıldı. Danıştay kararıyla eğitimi sürdürme hakkını kazandı. İstanbul'da Işık Lisesi'nden mezun oldu. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ndeki yüksek öğrenimini yarıda bıraktı.

6 yıl aralıklarla Paris'te yaşadı. Türkiye'ye döndü. Çeşitli gazete ve dergilerde çalıştı. Demokrat İzmir Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğü ve Başyazarlığı'nı üstlendi. Ankara'da Bilgi Yayınevi Danışmanlığını yaptı.

Senaryolarında "Ali Kaptanoğlu" takma adını kullandı. Yeni Ortam, Dünya, Milliyet, Söz gazetelerinde köşe yazıları yazdı. Yelken ve Sanat Olayı dergilerini yönetti.

Genç, Yeni Nesil, Varlık, Aile, Yirminci Asır, Seçilmiş Hikayeler, Kaynak, Ufuklar, Mavi, Yeditepe, Dost, Yelken, Ataç, Yön, Milliyet Sanat, Sanat Olayı gibi dergilerde şiirleri, deneme ve eleştirileri yayınlandı. Türk edebiyatının önemli isimleri arasına girdi.

Garip Akımı ve İkinci Yeni şiirine karşı çıktı. Mavi ya da Maviciler adıyla tanınan toplumcu gerçekçi şiir akımını başlattı. Şiire yeni bir ses düzeni, taşkın, coşkulu bir anlatım ve kendisine özgü bir duyarlılık getirdi. Sisler Bulvarı, Yağmur Kaçağı, Ben Sana Mecburum şiir kitaplarındaki şiirleriyle genç şair kuşağını etkiledi. Yasak Sevişmek, Elde Var Hüzün kitaplarındaki şiirlerinde divan şiiri ve şarkılardan da yararlandı.

İlk iki romanı "Sokaktaki Adam" ve "Zenciler Birbirine Benzemez"den sonraki romanlarında tarihsel konulara ağırlık vermeye başladı. Bu tür romanlarında öz Türkçe akımına karşı çıktı.

Telif ve tercüme 50’nin üzerinde eseriyle Attilâ İlhan, 80 yıllık ömrünün 60-65 yılını Türk edebiyatına ve Türk düşünce hayatına vakfetmiş bir sanatçı, bir aydın ve bir fikir insanı olarak edebî ve düşünsel eserleriyle, geçmişten bugüne toplum üzerinde bıraktığı önemli etkilerle, gerçek ve hak edilmiş başarıya tam bir örnektir.