top of page

Nutella değil Novella

  • Yazarın fotoğrafı: rizakati
    rizakati
  • 16 Nis 2022
  • 3 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 4 Mar 2023

Edebiyat Sohbetleri:

MİHAİL (Panait İstrati)

Tanzer Güller anlatıyor


Yaratıcının yüreğimize yerleştirdiği tüm duygular içinde dostluk en az açıklayabildiğimiz ve insanı hayvandan ayırt eden yegâne şeydir. Bir tek köpek bunun dışındadır; çünkü bu hayvan, kendini kurban edecek kertede, bazen sahibi ölünce yaşayamayacak kadar, çıkar gözetmeyen dostluk duygusuna sahiptir.”

ree

Merhaba arkadaşlar! Bu satırları size Panait İstrati’nin “Mihail” adlı romanının 34. sayfasının ilk paragrafından okudum. Aslında bu kitaba roman demek de belki yanıltıcı olabilir; Çünkü bu bir novella. Bildiğiniz gibi novella uzun hikâye, kısa roman olarak tanımlanabilen bir edebiyat türü. Bir arkadaşımıza bunu tavsiye ederken ve kendisine bu novellayı okumasını söylediğimde novellayı nutella anladı, dolayısıyla sohbetimizin konusunun başlığını da koymuş olduk. Ama ikisi arasında bir benzerlik var. Nutellayı yediğimiz vakit saldığı endorfin hormonu muydu neydi onun gibi bu kitap da verdiği edebiyat lezzetiyle bizi mutlu ediyor. Aynı bu kitapta Panait Istrati’nin de dediği gibi “nasıl kuşların uçmak için kanatlara ihtiyacı varsa” diyor Panait İstrati “insanların da edebiyata ihtiyacı var.” Çünkü edebiyat, sanat insanı mutlu ediyor; şifa veriyor.

Bu kitabı yıllar önce okumuştum; ama bugünlerde hava eksilerde gezdiği için ek ısı kaynaklarına ihtiyacım olduğundan, bu kitabı tekrar okudum. Dolayısıyla da okumayan veya okuyan arkadaşların bir kez daha okumaları için tavsiyede bulunmaya karar verdim.

ree

Kitabın konusu tamamen arkadaşlık, dostluk, bilgelik. Kitap arkadaşlığın ve dostluğun nasıl olması gerektiğini bize son derece öğretici bir metotla öğretiyor. Zaten Panait İstrati’nin kalemi de bu uzun novellalar için son derece uygun. Çünkü çok seyahat ediyor; halkın içinde bulunuyor; insanı irdeliyor. Aynı bizim Sait Faik gibi bu kitap da, mutlu olmak için ille de paraya ihtiyacımız olmadığını, kitapla da mutlu olabileceğimizi, dostlukla da mutlu olabileceğimizi, dostluğun sıcaklığını hissederek ısınabileceğimizi son derece güzel anlatıyor. Hani o Maksim Gorki’nin “Ekmeğimi Kazanırken” adlı kitabında okuduğumuz ve daha önce size bahsettiğim gibi “Alın Yazısı Neşe'ye engel değildir; varsın isterse bizi iki büklüm etsin”. İşte Mihail, romanın kahramanı Mihail de yoksulluğun onu iki büklüm ettiği zamanda bile iyilikten, mutluluktan taviz vermiyor, iyilik yapıyor ve mutlu oluyor. Romanın ikinci kahramanı Adrian da onun bu bilge kişiliğine hayran oluyor ve dostluğu için adeta ona yalvarıyor. Mutlaka okuduğunuzda o sıcaklığı damarlarınızda hissedeceğiniz bir kitap. Aynı çocukluğunuzdaki o Şakir Zümre sobalarının verdiği doğal sıcaklık gibi, o sıcaklığı hissediyorsunuz. Ve stendhal sendromunu yaşıyorsunuz. Nedir “Stendhal sendromu”? Bir sanat eseri karşısında hazzın doruğunu aşmak, mutlu olmak, duygu yoğunluğu yaşamak. Bunu size garanti ediyorum. Çünkü bu, kitap okumayı sevmeyenler yeni başlayanlar için bu novellalar, özellikle bu Panait İstrati gibi, Sait Faik gibi, Maksim Gorki gibi yazarlar son derece iyi bir kaynak. Bunu okuyup mutlu olabilir ve kitap okumaya alışabilirsiniz.

Fakat bu dostlukları bugün bulmak son derece zor. Hakikaten dostluklar artık eski günlerdeki gibi maalesef yaşanmıyor. Hani nerdee o eski dostluklar? Çocukluğumuzdaki herkesin birbiriyle kan kardeşi olduğu, birbirinin kanını emerek hayat boyu dost kaldığı ortamlar. Şimdi bu teknoloji çağında herkes birbirinden ne kadar “like” aldığını, ne kadar beğeni aldığını önemsiyor; birbirine küsüyor.

Aslında bunu Panait İstrati de Mihail’in ağzından kitabın 32. Sayfasında söylüyor. Bakın ne diyor Mihail: Sefil halimin sizde uyandırdığı güzel duygular için de teşekkür ederim; ama siz hayal ettiği şeyleri gerçeğin yerine koyan bir romantiksiniz. Ah şu gerçek! Tanımıyorsunuz siz onu ve onu tanımanızı ve öğrenmenizi de sizin hesabınıza, istemem doğrusu. Hadi artık, bırakın beni deliliğime döneyim. Hadi bırakın beni artık deliliğime döneyim.” Aynı Erasmus’un “Deliliğe Övgü” kitabındaki gibi bir aforizma söylüyor. Erasmus da o kitabında “Ancak, Gerçeği ve doğruları deliler söyler” diyor Gerçeği ve doğruları deliler söyler.

Kitabın bu kadar rahat okunmasında ve bizi ısıtmasında emeği geçen tabii ki çevirmen. Çevirmen kitap okumasında çok önemli. Çünkü bir dili bilmek, ondan sonra da kendi dilini iyi bilmek, imlayı bilmek, kültürü ve edebiyatı bilmek çeviride son derece önemli. Bu çeviriyi de Rıza Katı üstadımız çok başarılı bir şekilde yapmış. Benim gibi hasbelkader bir bibliyofil olmamakla beraber – bu arada bibliyofil bir kitap kurdu olarak tarif edilebilir - çok kitap okuyan bir insan bile bu kitapta hiçbir kusur bulamadı. Son derece saf duru Türkçe güzel bir çeviriyle sizi edebiyatın o büyülü dünyasına götürüyor. İnşallah gerçek dostları Allah bizlere ve sizlere bu vesileyle bulmayı nasip etsin! Kitabın size vereceği mutluluğunu garanti ediyorum.

 
 
 

Yorumlar


© 2021 İstanbul - Türkiye

bottom of page